17 Nisan 2015 Cuma

Müzikte Yaratıcı Olmak

Hani sanatçı özgün olmalıdır, taklitçi olmamalıdır cart curtları varya. Hatta bizim tartışıp durduğumuz tüm bokların hepsinin içinde yer aldığı sorun aha bu yaratıcılık özelliğinin olmamasından kaynaklanıyor.

Bende çoğunuz gibi müzik yapmak istiyorum. Amacım konserlere çıkıp 500 kişiye ritim tutturmak değil. Düşüncelerimi nazım şeklinde paylaşmak. Alayımızın derdi de ilk başta bu oluyor aslında. Fakat yaratıcılık olmadığı veya köreldiği için yıllardır dinlediğimiz isimlerde bi şekilde takılı kalıyoruz.

Örneğin ben. Sagopa Kajmer'in sample kesme tarzına o kadar çok bayılıyorum ki sırf kendime özgün sample kesemediğim için onlarca projeyi çöpe attım. Drum kit filan herşey hazır olduğu halde kopya durduğu için. Müzik işine girecek ve gerçekten sanat yapmak isteyen birisi benim bakış açıma göre bunu temel olarak almalı.

Genelde benden tavsiye isteyen kayıt alan birçok genç arkadaşlara da buna benzer şeyler söylüyorum. Bak abi sokakta yürüyon ya da dolmuştasın ya da gazete de bi aşk cinayeti okuyorsun. Hemen kafayı boşalt küçük bi senaryo oluştur dörtlük yazmaya çalış. Bak yaz demiyorum kağıt kalem alma eline kafanda dize oluştur. Kafiyenin de amına koyim sadece nazım şeklinde bişey yaz. Bak 1-2 ay içinde eline kalemi alıp kendi derdini yazmaya çalıştığında o kadar kolay olacak ki; "ben nazım hikmet'in torunu muyum lan?" diyecen.

Nerden biliyorum? Benim babam sanatçı arkadaşlar. Elektronik bölümü meslek lisesi çıkışlı birisi. Hayatını anlatsam zaten roman olur. Mezun olduğu okul ile şu an meşgul olduğu işler çok uzak. Bu adam kendisini geliştirebiliyor. Bu onun extra bi özelliği değil sadece hepiminizde olan özellik bu. Aynştan diyor olum ben demiyorum.

Hani babam diye anlatmıyorum size yol gösteren rehber olsun diye yazıyorum. Ha aynı zamanda bana da rehber olacak. Buna da tüm kalbimle inanıyorum.

Bahsettiğim gibi babam elektronikten mezun olan birisi. Babası yani dedem inşaatlarda amelelik yaparmış. Bizim peder de lise mezunu, biraz da asi; "Ben kıravat takıp kimseden emir almam" diye dedemin yanında ameleliğe başlamış. 2. kattan düşüp sakatlanmış. çeşitli operasyonlar filan iyi olmuş ama şu an sol bacağı sağ bacağından kısa. Artık nasıl bi kırılma olduysa 2-3 santim fark var. Her neyse işte. Peder bu olaydan sonra sikerim bu ameleliği demiş. Biraz birikmişiyle biraz da düğünde takılanlarla iş kurmuş. Dekorasyon filan işi. Marangoz tanıdık var. Onla paslaşıp gidiyormuş. Sonra bi kriz oldu işte ben 10 yaşında filanım battı gitti. Tabi bu arada şiir filan yazıyor, resim yapıyor. Birkaç farklı dalla uğraşıyor.

Nerden estiyse mermer işine girdi. 2 sene filan mermerleri yontarak asitlerde bekleterek tuhaf şekiller verdi. Güzel para kazandı. Sıkıldı mı ne olduysa o işi de bıraktı. Bu 2 sene içerisinde birde bi arkadaşının evinin bahçe peyzajını yaptı. Arkadaşı Türkiye'de mimarların arasında bi dergide yapılan oylamaya bu bahçe tasarımını aday göstermiş. Şans mıdır neyse artık bizim pederin bahçe birinci seçiliyor. Benim şu an su dağıttığım sitenin peyzajı için bizim pederi çağırıyorlar. Çok güzel para kazanıyor. Hatta o siteden bir ev sahibi bile olabildik. Allah'a şükür bizi aç bırakmadı.

Yani şöyle bi bakıyorsun adamın hayatına. Başarılı olması için karşısında bi tane seçenek çıkmamış. Hani babadan para kalmamış, dükkan kalmamış. Ya da baba mesleği devam ettirmemiş... Hiç bişey yok.

Şiir kitabı çıkarttı. Adam bildiğin kitap bastırdı. Satmak için değil sırf yaptım demek için bastırdı. Verrdi arkadaşlarına dağıttı. Ya diyorum bu adamın çocuğu olmuşsun reti; hiç mi bişey kapmadın amına koyim. Olum genlerde bişey çekeydi bari de o yönde gideydik ya.

Diyeceğim o ki bahanelerden kaçalım abi. İmkanım yok, borçlarım var(ben), beceremiyorum... Hepsi boş! İnsan mükemmel yaratık. İstediğimiz her şeyi başarabiliriz.

Kolay Gelsin.

11 Şubat 2015 Çarşamba

Sisteme Boyun Eğme Hastalığı

Ben çocukken hatırlıyorum. Bi haksızlık, adaletsizlik olduğunda insanlar isyan ederdi. Açlık grevi yapan olurdu. Hatta kendini meydandaki heykellere zincirleyip protesto edenler olurdu. Protesto şeklimiz bile değişti. Bunların sebebine gelecem ama günümüzden de örnekler vermek istiyorum..

Şimdilerde protestolar sıradanlaştı.. Bi cadde boyu yürüyüp, pankartla dolaşıp, yolun sonuna gelince dağılıyoruz.. Olursa bi ana habere konu oluyor. 20 saniye gösteriliyor. Sonuç? Sesimizi duyurduk.. Ama sistem aynı.

Gezi Parkı diyeceksiniz.. 1 ay sürdü filan.. Lan olum millet o ortamda selfie çekmek için giriyordu o protestolara. Yaptık o kadar protesto değişen ne oldu? Sistem aynı. Beceremiyoruz abi. İsyan etmeyi beceremiyoruz. Ölmek için yaşıyoruz artık farkında değil misiniz?

Bunların ilk sebebi gösteriş budalası olmamız. Para kölesi olmamız. Türkiye genelinde bi anket yapsalar "Paranın kölesi misiniz?" denilse hepimiz "hayır ne kölesi.. Parayla işim olmaz.. Para benim için değersiz geldiği gibi harcarım.." gibi cevaplar veririz.. Arkadaşım 18 ay vadeli android telefon almışsın. Bilmem kaç ay vadeli araba almışsın. Para tabi geldiği gibi gidecek. İstesende parayı tutamayacan ki.. Ama işte bi şekilde kölesi olmuşsun. Ben farklı durumda mıyım? Yok amına koyim bende o durumdayım.. Bu yazı hepimize aslında..

Ulan ben küçükken rap kliplerinde kendini zincirlemiş, sisteme isyan eden gençleri gördükçe rape bağlanıyordum.. Şimdi rap kliplerinde karı kız oynatma moda oldu.. Sizin yaptığınız rapin amına koyim. 2 kız dans ettirmek çok zormuş gibi sanki, dans eden kızı gören ergenler; "Türkçe Rap level atladı" ya da "Türkçe Rapin gelmiş geçmiş en güzel klibi" diye yorum bırakıyor.. Bu raplerinin amına koyduklarımda bi bok yaptıklarını sanıyor.. Aslında klipte yarı çıplak kız oynatana değil, ona şakşak yapana koymak lazım.

Tiksiniyorum lan sizden. Sisteme karşı direncek bi bokumuz kalmadı amına koyim. Gelin şunu protesto edelim açlık grevi yapalım desek 3 saat sonra telefonun şarjı bitecek diye bırakır gidersiniz. Selfie çekemiyorum diye zincirleri kırarsınız.. Kendi bokunuzda boğulun abiler. Kazandığınız paralarla bokunuzu silebilecek duruma gelene kadar kazanın. Sistemin bi kölesi olup; "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." diyin.

Bu dünya sistemiyle ezien insanlar, aç kalan insanlar, hakkını alamayan işçiler, en önemlisi ekolojisi bozulan dünyamız sizi asla affetmeyecek.

Kendi bokunuzda boğulmanız dileğiyle fuck the peace!!!

7 Şubat 2015 Cumartesi

Barış Manço Anısına

Aslında 1 hafta önceydi ölüm yıl dönümü.. 31 Ocak 1999... Aslında adını dahi anmak istemediğim birisi Barış Manço.. Hatta böyle bi yazı yazmak dahi istemezdim. Bunun sebebi kesinlikle nefret değil. Aksine aşırı sevgi...Şöyle:

Ben 1993 doğumluyum. 3-4 yaşlarımda tanıdım onu. Gecekondu bi evde oturuyorduk. Tüplü loş bi televizyonumuz vardı. Oyuncaklarım abimden ablamdan kalan kırık şeylerdi. Araba ya da bebek denmeyecek şekilde... Televizyondan Barış abinin Adam Olacak Programı'nda ki çocuklarla kurduğu diyaloglardan, hayal dünyasından oyuncuklarımla oyun oynardım. Öyle evcil hayvanım filanda olmadı hiç. Mahallede bizden kaçan kediler, bizi görünce havlayan köpekler vardı. Oyuncaklarım kırık olduğu için bişeyi kaybetmenin ne demek olduğunu bilmezdim. Ailemden birilerinin ölmemesi, hatta evcil hayvanım olmadığı için vefat eden sevdiğim biri de olmadı.. Genel anlamda kaybedecek bişeyi olmayan bi çocuktum...

O sene okula gitmiyordum. Abim ve ablam okula gittiğinde canım çok sıkılıyordu. Babamda sadece pazar günleri evde sabah kahvaltısı yapabiliyordu.. 15 tatilin ilk pazar günü ailemle birlikte kahvaltı yapmanın sevinciyle uyanmışken tv de ölüm haberini duymuştuk.. Babam "hadi bee" dedi. Annem üzüldü bişey diyemedi. Abim gözlerini ovuşturuyordu. Ölüm ne bilmiyordum. Anlam veremedim hatta üzülemedim. Ablama sordum "Ne demek bu?". Ağlamaya başladı...

Onlar bana bişey anlatmadan anladım zaten ölümün ne nane olduğunu. Hem çok sevdiğim birini kaybetmek, hem de ilk defa kaybetmek, hem de ölümü ilk kez yaşamak demektir Barış Manço benim için.. Ne zaman dinlesem, ansam, görsem gözlerim dolar. Boğazım düğümlenir. Sigaralar peş peşe yanar.

Bir zamanlar çalışmalarını araştırmaya başladım. Youtube da programlarını izleyip gülerdim.. Ama solda önerilen videolarda "Barış Mançonun Ölümü" videoları izlememi hep yarıda kesti. Ölümü daha iyi bilmekten midir yoksa olgunlaşmaktan mıdır nedir? Artık Barış Manço'nun adını anmaktan korkar oldum...

Ayrılık acısı da neymiş? Siz hiç Barış abiyi kaybettiniz mi?


29 Ocak 2015 Perşembe

Rap Yapmak İsteyenlere Tavsiye!!!

Yaşım küçükken çok ütopik şeylerin hayalini kurup, olmasını isterdim. Şarkıcı olmak, futbolcu olmak ya da bilim adamı olmak gibi... Yaş ilerledikçe; mantıklı düşünmeye başlayınca kendi kendime siktiri çekmiştim. Zor ve ulaşılmaz olması buna ilk sebepti. Daha sonralarda olabilecek şeylerin hayalini kurmaya başlayıp, isteklerimi değiştirdim. Ne biliyim düzenli bi iş, mutlu bi aile kurmak vs. vs.

Ama hayat bu ya işte bişeylerin peşinden koştukça engeller gelir, çelmeler takar. Yıllardır şarkılara, şiirlere hayat bu yüzden kahpe olarak konu edilmiş..

Neyse. Bu engeller sonucu savaşmayı bırakıp, yenilgiyi kabul ettiğiniz an yine o çocukken kurduğunuz hayallerin içinde bulursunuz kendinizi. Haftalarca belki aylarca düşünürsünüz. "Neydi o hayaller?" diye.. Hepsini hatırlamak isterseniz çünkü hala o kafada istediğiniz bişey olması gerekir ki ilk gün ki gibi hayal kurabilesiniz.

Burada bişeyler alakasız.. Okumaya devam edin sonuca götürüyorum.

Benim hatırladıklarım arasından şu anki kafa yapıma en uygun olanlar paten kaymak ve şarkıcı olmak. "Şu anki kafa.." Bu kafayı aslında biraz da şartlar belirliyor. Mesela bu yaşımda bilim adamı olmak gibi bi hayal kuramam çünkü onun eğitimini küçük yaşlarda almam gerekliydi gibi.. Ama paten kaymanın yıllar önce bi eğitim alma koşulu yok. Bu yaz havalar ısınınca kayan bikaç arkadaşımdan yardım isteyeceğim ve olacak. Düşe kalka bi şekilde olacak.

Diğer konu ise şarkıcı olmak.. 5 yaşındaki çocuğu düşünün. Şarkıcı olmak isteyen bi çocuk. :) Masumca... Tabi ki öyle masum olmadığım için bu şekilde masum bi hayal kuramam. "Şu anki kafa"yla tek kuracağım hayal rap yapmak ve yaptığım raple masumluk dışında ne kadar çok şey varsa kullanarak yermek.. Sistemimi yercem gircem kayıda, piyasa boktan mı vurcam bassı. Şu an gerekli ekipmanlar için çalışmaktayım. Zamanı geldiğinde "o anki kafam" yine bu düşüncede olursa bu tarz şeyler bekleyin Retiden.

-Tavsiye nerde amına koyim?

Tavsiye yok moruk. Hayallerini deş ve en çok neyi yapabileceksen onun peşinden koş.. "Yapabileceksen" dediğim başarılı olup, olmamak değil. "Yapabileceksen" dediğim "şu anki kafa"nla yapabileceksen demek istediğim şey.

http://www.bolsozluk.com/b/rap%2Byapmaya%2Bbaslayacaklara%2Btavsiyeler/

23 Ocak 2015 Cuma

Raphavend

Raphavend; amacı açıkça ve basitçe belli olan bir labeldir. Amaçları; rap emektarlarının yanında, zarar vermek isteyenler ve asimile edenlerinse karşısında olmak. Böyle hoş bi amaç dahilinde birleşip, kenetleşerek çalışmalarını sunmaları onları saygı değer insanlar yapıyor...

Peki "label" dedik. Nedir bu label? Türkçe olmayan bi kelime. Dolayısıyla bolca anlam kazanmış. Kelime olarak "özel etiket" gibi düşünülebilir. Yani Raphavend'ı oluşturan üyelerin her birinin çalışmalarında Raphavend etiketi vardır.

Üyeleri demişken bünyesinde çalışan isimlerden de bahsetmek istiyorum.

Mütenahi Reverbsta:
https://soundcloud.com/mutenahireverbsta

Tavasin:
https://soundcloud.com/tavasin

Mirayaz:
https://soundcloud.com/mirayaz

Amostra:
https://soundcloud.com/amostrabeatz

Oldukça yeni bi oluşum olduğu için henüz grupsal olarak çalışmaları olmasada, bireysel olarak oldukça başarılı işlere imza attılar.

Amaçlarından yüzeysel olarak bahsetmek dışında birde derinsel açıdan üstünde durmak istiyorum. Yani tamam "bu kültürün içinde olan herkes emektarların yanında olmak istiyor, zarar verenlerin karşısında duruyor" deriz. Ama Raphavend'ın olayı biraz farklı.

Raphavend düşünce-lerinden sadece biri-sine göre arabesk müzik ile rap müziğin ilişkisinin; arabesk rap ile karıştırılması. Arabesk müziklerden alınan sample'lara direk olarak "arabesk rap" damgası atmak onlara göre yanlış. Rap müzik bildiğiniz üzere diğer müzik tarzlarından beslenir. Diğer müzik tarzları derken gerçek müziklerden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Bahsedilen beslenmede jazz tarzı müzikten ilham alanından; arabesk müzikten ilham alanına kadar büyük bi yelpazeden bahsediyoruz. Bu yelpazede klasik müzik bile yer bulur. Neyim Varki sample'ı desem bu noktada el sıkışabiliriz.

Bu ve benzeri yanlış anlaşılmış, asimile edilmeye yüz bırakılmış beslenmeye muhtaç müziğimizi yaşatmak adına Raphavend düşüncesini desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. Israr Ediyorum.

Saygılar, Sevgiler...

https://www.facebook.com/raphavend

https://soundcloud.com/raphavend

http://raphavend.blogspot.com.tr/

https://www.youtube.com/channel/UCnJZ2TvLVTTGiv-EL99WgnQ

https://twitter.com/raphavend

21 Haziran 2013 Cuma

Her Sigaranın Kendi Dumanı...

Sigaranın Dumanı Ne Kadar Uzuyorsa; O Kadar Dert Doludur Aslında...
O Kadar Dertlendirir Seni...
Uzuyan Dumanını Kaybolana Kadar İzleyebiliyorsan; Duman Yolunda Gitmiyor Demektir Aslında..
O Kadar Boktandır Sana...