11 Şubat 2015 Çarşamba

Sisteme Boyun Eğme Hastalığı

Ben çocukken hatırlıyorum. Bi haksızlık, adaletsizlik olduğunda insanlar isyan ederdi. Açlık grevi yapan olurdu. Hatta kendini meydandaki heykellere zincirleyip protesto edenler olurdu. Protesto şeklimiz bile değişti. Bunların sebebine gelecem ama günümüzden de örnekler vermek istiyorum..

Şimdilerde protestolar sıradanlaştı.. Bi cadde boyu yürüyüp, pankartla dolaşıp, yolun sonuna gelince dağılıyoruz.. Olursa bi ana habere konu oluyor. 20 saniye gösteriliyor. Sonuç? Sesimizi duyurduk.. Ama sistem aynı.

Gezi Parkı diyeceksiniz.. 1 ay sürdü filan.. Lan olum millet o ortamda selfie çekmek için giriyordu o protestolara. Yaptık o kadar protesto değişen ne oldu? Sistem aynı. Beceremiyoruz abi. İsyan etmeyi beceremiyoruz. Ölmek için yaşıyoruz artık farkında değil misiniz?

Bunların ilk sebebi gösteriş budalası olmamız. Para kölesi olmamız. Türkiye genelinde bi anket yapsalar "Paranın kölesi misiniz?" denilse hepimiz "hayır ne kölesi.. Parayla işim olmaz.. Para benim için değersiz geldiği gibi harcarım.." gibi cevaplar veririz.. Arkadaşım 18 ay vadeli android telefon almışsın. Bilmem kaç ay vadeli araba almışsın. Para tabi geldiği gibi gidecek. İstesende parayı tutamayacan ki.. Ama işte bi şekilde kölesi olmuşsun. Ben farklı durumda mıyım? Yok amına koyim bende o durumdayım.. Bu yazı hepimize aslında..

Ulan ben küçükken rap kliplerinde kendini zincirlemiş, sisteme isyan eden gençleri gördükçe rape bağlanıyordum.. Şimdi rap kliplerinde karı kız oynatma moda oldu.. Sizin yaptığınız rapin amına koyim. 2 kız dans ettirmek çok zormuş gibi sanki, dans eden kızı gören ergenler; "Türkçe Rap level atladı" ya da "Türkçe Rapin gelmiş geçmiş en güzel klibi" diye yorum bırakıyor.. Bu raplerinin amına koyduklarımda bi bok yaptıklarını sanıyor.. Aslında klipte yarı çıplak kız oynatana değil, ona şakşak yapana koymak lazım.

Tiksiniyorum lan sizden. Sisteme karşı direncek bi bokumuz kalmadı amına koyim. Gelin şunu protesto edelim açlık grevi yapalım desek 3 saat sonra telefonun şarjı bitecek diye bırakır gidersiniz. Selfie çekemiyorum diye zincirleri kırarsınız.. Kendi bokunuzda boğulun abiler. Kazandığınız paralarla bokunuzu silebilecek duruma gelene kadar kazanın. Sistemin bi kölesi olup; "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." diyin.

Bu dünya sistemiyle ezien insanlar, aç kalan insanlar, hakkını alamayan işçiler, en önemlisi ekolojisi bozulan dünyamız sizi asla affetmeyecek.

Kendi bokunuzda boğulmanız dileğiyle fuck the peace!!!

7 Şubat 2015 Cumartesi

Barış Manço Anısına

Aslında 1 hafta önceydi ölüm yıl dönümü.. 31 Ocak 1999... Aslında adını dahi anmak istemediğim birisi Barış Manço.. Hatta böyle bi yazı yazmak dahi istemezdim. Bunun sebebi kesinlikle nefret değil. Aksine aşırı sevgi...Şöyle:

Ben 1993 doğumluyum. 3-4 yaşlarımda tanıdım onu. Gecekondu bi evde oturuyorduk. Tüplü loş bi televizyonumuz vardı. Oyuncaklarım abimden ablamdan kalan kırık şeylerdi. Araba ya da bebek denmeyecek şekilde... Televizyondan Barış abinin Adam Olacak Programı'nda ki çocuklarla kurduğu diyaloglardan, hayal dünyasından oyuncuklarımla oyun oynardım. Öyle evcil hayvanım filanda olmadı hiç. Mahallede bizden kaçan kediler, bizi görünce havlayan köpekler vardı. Oyuncaklarım kırık olduğu için bişeyi kaybetmenin ne demek olduğunu bilmezdim. Ailemden birilerinin ölmemesi, hatta evcil hayvanım olmadığı için vefat eden sevdiğim biri de olmadı.. Genel anlamda kaybedecek bişeyi olmayan bi çocuktum...

O sene okula gitmiyordum. Abim ve ablam okula gittiğinde canım çok sıkılıyordu. Babamda sadece pazar günleri evde sabah kahvaltısı yapabiliyordu.. 15 tatilin ilk pazar günü ailemle birlikte kahvaltı yapmanın sevinciyle uyanmışken tv de ölüm haberini duymuştuk.. Babam "hadi bee" dedi. Annem üzüldü bişey diyemedi. Abim gözlerini ovuşturuyordu. Ölüm ne bilmiyordum. Anlam veremedim hatta üzülemedim. Ablama sordum "Ne demek bu?". Ağlamaya başladı...

Onlar bana bişey anlatmadan anladım zaten ölümün ne nane olduğunu. Hem çok sevdiğim birini kaybetmek, hem de ilk defa kaybetmek, hem de ölümü ilk kez yaşamak demektir Barış Manço benim için.. Ne zaman dinlesem, ansam, görsem gözlerim dolar. Boğazım düğümlenir. Sigaralar peş peşe yanar.

Bir zamanlar çalışmalarını araştırmaya başladım. Youtube da programlarını izleyip gülerdim.. Ama solda önerilen videolarda "Barış Mançonun Ölümü" videoları izlememi hep yarıda kesti. Ölümü daha iyi bilmekten midir yoksa olgunlaşmaktan mıdır nedir? Artık Barış Manço'nun adını anmaktan korkar oldum...

Ayrılık acısı da neymiş? Siz hiç Barış abiyi kaybettiniz mi?